29 Temmuz 2009 Çarşamba

Damdaki Kızgın Kedi!


Yanlışlıklar Komedisi Kısa Hikayesi

Sunum: Samanyolu Galaksisini oluşturan samanların bir kısmını kafataslarında "gelir zamanı" diyerek saklayanların televizyonu olan Samanyolu Tv; bundan bir süre önce (Birkaç ay kadar) gösterilen Kızgın Damdaki Kedi filminin adını daha anlamlı ve anlaşılır (Ve İslami geleneğe uygun) bir şekilde çevirmişti. (Bkz. başlık)

Tabi bunun bazı yan etkilerinin olması kaçınılmazdı. Mesela bana ilham vermesi gibi... Birkaç ay önce "sonra yazarım" diyerek savsakladığım ama bugün aklıma gelen bu kısa hikaye tamamen STV`nin güzel çevirisinin bende yarattığı çağrışımdan doğmuştur.
Yani; babası (ben) ve anası (STV) arasındaki aşkın meyvesidir.

Başlıyorum, sıkı tutunun! Veya bırakın yani siz bilirsiniz.

Ah bi yakalasa! Bunu yapanları bi yakalasa; çocukken oynadığı "yün yumağını yakalama" oyunu sırasında yumağa yaptıklarının aynısını onlara da yapacaktı. Ön patilerinin tırnaklarını - ki kendisi "pençe" diyordu- geçirip, ısıracak sonra da arka ayakları ile tepikleyecekti. Ardından bırakacak ve bir süre ilgilenmiyormuş gibi yapıp, yumağın (yani kundakçıların) hiç beklemediği anda tekrardan aynı şeyleri uygulamak üzere atlayacaktı üstlerine...

Öyle kızgındı ki kendi kuyruğunu yakalayacak kadar küçük veya köpek olsa, sinirinden onu kopartıp tükürebilirdi. Sırtındaki tüyler kirpileri kıskandıracak kadar dikleşmiş ve göz bebekleri, yükselen kara dumanı içine çekmiş gibi siyahlaşıp, büyümüştü...

Atlamayı düşündü. Ama alevler tarihi (yani tahta) binanın 4 duvarını da sarmıştı. Eğer atlarsa esaslı bir tütsülenme veya epilasyon yaşardı. Keşke biraz su olsaydı! Islansa, alevlerin içinden geçerken yanmaktan kurtulurdu. Sudan nefret ediyordu genelde... Fakat bu sefer, hiç olmadığı için...

Üstünde durduğu dam gitgide ısınıyordu. Dayanamayacağı kadar kızgınlaşması fazla zaman almayacaktı. Zaten bina da çökmek üzereydi.

Kim otopark yapmak için bir evi yakardı ki?! Hele bunu MART ayında kim yapardı? Bu onun göreceği son kızışma mevsimiydi anlaşılan... Ama ne kızışma! Büyük final türünden...

İşte, kızışma döneminde takıldığı tarihi konaktan ayrılıp, itfaiye istasyonuna taşınmasının hikayesi buydu. Vinçli merdivenden çatı seviyesine su sıkan ve bu sırada şans eseri kediciği son anda fark eden itfaiye erinin kahramanlığı sayesinde yaşıyordu. İtfaiye istasyonlarının alışılmış maskotu Dalmaçyalı cinsi bir köpek olmamasına karşın, siyah beyaz tüyleriyle durumu idare ediyordu.
Göreve itfaiyecilerle çıkıyordu ve yanan binaların damlarının kızgın olup olmadığını kontrol ediyordu. İtfaiye erlerinin güvenliği için...


- Kızgın Son -

Samandolu Tv Sundu...




16 Temmuz 2009 Perşembe

Sırrı

Sırrı daha küçücük bir yaşındaki veletti.
Bir tane de başlığı vardı.
Sonra Sırrı bir gün babaannesiyle parka gitti çünkü annesi ve babası Sırrı’yı bırakıp birlikte kaçmışlardı.
Neyse babaannesi Sırrı’yı yürütmeye çalıştı parkta.
9 aylık Serenay'da ordaydı ama aralarında mezhep farkı vardı.
Hiç arkadaş olamadılar.
Sırrı bir gün yürüdü.
Ve konuştu da.
Serenay gene ordaydı, sosyetik ev hanımı annesiyle.
Serenay Sırrı'nın başlığını aldı ve yere attı, ezdi.
Sırrı bunu unutmayacaktı.
Aradan yıllar yıllar geçti, okulları okullar kovaladı, hocaları öğrenciler derken Sırrı büyük adam oldu.
Serenay' da Amerika’da master, doktora, seminer, sertifika, derken yaşlandı.
Hiç tanışmadılar.
Ama Sırrı halende başlığını saklar.
And the end.

Related Posts with Thumbnails